Türkiye'nin taşkömürü madenciliği tarihindeki önemli bir yer tutan Amasra B sahası, son yıllarda çeşitli tartışmaların merkezinde. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) gibi Kamu İktisadi Teşebbüslerini (KİT) de kapsayan yönetim reformu çalışması, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) tarafından sert bir tepki ile karşılandı. Bartın’ın Amasra ilçesinde, TTK’ya bağlı Amasra Müessesesinde sabah vardiyasında okunan bildiri, bu tepkilerin bir yansıması olarak dikkat çekti. Ekmeğini kömürden çıkaran madenciler, kaygılı gözler eşliğindeki tepki alkışları ile dinlediler bildiriyi, can kulağı ile..
GMİS TTK Amasra Müessesesi Şube Başkanı Ümit Çınar tarafından okunan bildiride, KİT’lerle ilgili yapılan çalışmanın kamu kurum ve kuruluşlarının uzmanlık açısından ilgili bakanlıkların yetkisi ve görevi dışına çıkarılacağını, bu kurumların yönetimiyle ilgili tüm yetkinin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na geçeceğini belirtti. Bildiride, “Ülkemizin vazgeçilemez stratejik kuruluşları, finansal temele dayalı kârlılık esası ve piyasa şartlarına göre yönetim anlayışının hakim olacağı birer ticari şirkete dönüştürülecek, bu durumda piyasa şartları ve kârlılık göz önüne alınacak, tamamen veya parça parça KİT’lerin özelleştirilmesinin, kârlılığı düşükse kapatılmasının önü açılmış olacaktır” denildi. Bu açıklama, “HEMA tartışmaları” olarak bilinen konuyu yeniden alevlendirdi. Madencinin aklına, o kısa hikayeyi getirdi; B sahası..
Amasra B sahası, rödevans sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin doğurduğu sonuçlarla uzun süredir gündemde kalmayı sürdürüyor. Rödevans, maden ruhsat sahalarının veya işletme hakkının üçüncü kişilere devrini düzenleyen bir sözleşme türü olarak biliniyor. Türkiye’de bu uygulama, TTK ve TTK'nın imtiyaz sahasında rödevans sözleşmeleriyle faaliyet gösteren özel sektör firmaları arasında yaygın. Bu bağlamda, Amasra B sahası ve bu sahada yapılan çalışmalar dikkat çekmekte.
Amasra B sahası ihalesi, TTK’nın 14 Şubat 2005 tarihli ilanıyla duyuruldu ve bu sahada işletme hakkı, rödevans sözleşmesiyle HEMA Endüstri A.Ş.’ye devredildi. Amasra B sahası, Amasra Taşkömürü İşletme Müessesi'nin kuzeyde kalan 13.5 kilometrekarelik kısmını kapsayan Amasra A sahasının dışında kalan bölgeyi ve yaklaşık 35.6 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Amasra’nın batısında Tarlaağzı, doğusunda Abbasköy, Saraydüzü, Karainler (Bartın Merkez), kuzeyde Karadeniz ve güneyde Bartın Merkez ilçe ile sınırlı.
HEMA’nın rödevans usulüyle devraldığı Amasra B sahasında, 16 yıl boyunca kömür çıkarma faaliyetlerine başlamaması, hem yerel hem de ulusal düzeyde çeşitli tepkilere neden oldu. Belki de en çok, madenciye ekmeğini düşündürdü..
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşınan bu konu, CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın verdiği soru önergesi ile daha da belirginleşmişti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, hazırlıkların tamamlanması için şirkete iki kez süre uzatım izni verilmiş, ancak üçüncü süre uzatım talebinin reddedilmesi üzerine süreç yargıya taşınmıştı. TTK’nın internet sitesinde, HEMA’nın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin 04/12/2015 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiği duyurulmuştu.
GMİS Amasra Şube Başkanı Birol Yalçın, Nisan 2022’de yaptığı açıklamada, Amasra B sahasının TTK’ya devredilmesi ve Türkiye Taşkömürü Kurumu’na maden işçisi alınarak ülke ekonomisine kazandırılması gerektiğini ifade etmişti. HEMA’nın 17 yılda 1 kilogram dahi kömür çıkarmadığını vurgulayan Yalçın, bu durumu Sayıştay’ın 2019 denetim raporu ile de destekledi. Raporda, Amasra B sahasında firmanın bugüne kadar üretip beyan ettiği kömür bulunmadığı belirtildi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan KİT Yönetim Reformu, Türkiye’deki stratejik kamu kurumlarının geleceği açısından büyük bir önem taşıyor. Bu reformun, özellikle TTK gibi köklü ve stratejik öneme sahip kurumları nasıl etkileyeceği büyük bir merak konusu. GMİS’in bu reforma yönelik tepkisi, işçi hakları ve ülkenin madencilik sektörünün geleceği açısından önemli bir tartışma yarattı. Amasra B sahası ve benzeri bölgelerde yaşanan gelişmeler, bu tartışmaların merkezinde yer alarak, Türkiye’nin kömür politikalarının geleceği, emeğin geleceği hakkında önemli ipuçları sunuyor.