Fransız ressam ve seyyah Jules Laurens (1825-1901), 19. yüzyılın en önemli Oryantalist sanatçılarından biri olarak, Türkiye, İran ve Afganistan gibi bölgelerde sanat ve tarih adına önemli eserler bıraktı. Özellikle Bartın’ın Amasra ilçesi, Laurens’in Anadolu ve çevresine yaptığı uzun yolculuğun dikkat çeken duraklarından biriydi. 1847 yılının yazında bu bölgeye gelen Laurens, Amasra ve çevresinin eşsiz manzaralarını, tarihî yapıları ve sosyal yaşamını sanatının ustalığıyla ölümsüzleştirdi. Onun çizimleri, bugünün gözleriyle dahi bir tarihsel belge olarak büyük öneme sahip.
Genç Bir Ressamın Sanat Yolculuğu
Montpellier L’Ecole des Beaux-Arts’ta eğitim alan ve daha 17 yaşında Paris’e giden Jules Laurens, kısa sürede sanat dünyasında tanınan bir isim oldu. 1846 yılında, coğrafyacı Xavier Hommaire de Hell ve eşi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu ve çevresinde coğrafi ve tarihî bir gezi yapma görevini üstlendi. Laurens, bu ekibin genç ressamı olarak İstanbul, İzmit, Trabzon ve diğer Karadeniz kıyı şehirlerini resimledi. Bu yolculuk, sadece Laurens’in sanatsal gelişimini değil, aynı zamanda dönemine dair coğrafi ve sosyal yaşamın belgelenmesini sağladı.Amasra’da Cenova Şatosu Çizimi: Tarihe Tutulan Ayna
Laurens’in Amasra’ya yaptığı yolculuk, Cenova Şatosu’nun 19. yüzyıldaki görünümünü kayda geçirmesi açısından özel bir yere sahiptir. Amasra’nın gözde yapılarından biri olan Cenova Şatosu, Laurens’in sanatıyla 1847 yılında resmedilmiştir. Bu resim, şatonun o dönemdeki mimari yapısını ayrıntılarıyla günümüze taşıyan nadir belgelerdendir. Laurens’in eseri sayesinde, şatonun kapısının üzerindeki taş sıraları ve armayı çevreleyen taç gibi ayrıntılar net bir biçimde görülmektedir. Bugün ise, şatonun bazı kısımlarının değiştiği ve kimi detayların yok olduğu fark edilmektedir. Laurens’in bu çalışması, şatonun geçmişine dair önemli bir görsel belge sunarken, aradan geçen zamanda şatonun mimarisinde yaşanan dönüşümleri de gözler önüne seriyor.