12 Eylül askeri darbesi sonrasında Türkiye’de yaşanan toplumsal ve siyasi baskılar, birçok bireyin hayatını kökten etkiledi. Bu baskıların en önemli mağdurlarından biri olan Işık Ergüden, 17 yaşında girdiği cezaevinde 12 yıl boyunca süren bir tutukluluk süreci yaşadı. Ergüden’in cezaevi deneyimleri, onun hem edebi üretiminde hem de düşünsel yolculuğunda derin izler bıraktı. Bartın Özel Tip Cezaevi’nden Cumhuriyet Gazetesi’ne gönderdiği mektupta yer alan şu satırlar, Ergüden’in yaşadığı içsel ve dışsal tutsaklığın bir yansıması:“Dönüp dolaşıp gidilebilecek tek yer herkesin kendi ranzasıdır, burada herkes sadece kendi içine yolculuk yapabilir.”Hapishane Yılları: Kendi İçine Yolculuk1960 yılında İstanbul’da doğan Işık Ergüden, Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne başladı. Ancak genç yaşlarda içine daldığı siyasi faaliyetler, onu 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından cezaevi duvarlarının arasına sürükledi. 1979 yılında Selimiye Askeri Tutukevi’nde başlayan hapishane hayatı, Toptaşı, Sultanahmet, Metris, Sağmalcılar Özel Tip Cezaevi gibi birçok farklı cezaevine uzandı. Bu süreçte Ergüden, 12 yıl boyunca tutuklu kaldı.Hapishane yaşamı, Ergüden’in hem düşünsel hem de duygusal dünyasında derin yaralar açtı. 1991 yılında Bartın Cezaevi’nden şartlı tahliyeyle çıktığında, hâlâ “müddetname”sine göre 2015 yılına kadar sürecek bir cezaya sahipti. Ancak cezaevi deneyimi sadece fiziksel bir tutsaklık değil, aynı zamanda zihinsel bir yolculuktu. Ergüden, bu içsel yolculuğunu ve hapishanenin birey üzerindeki etkilerini “Hapishane Çağı” adlı kitabında şu şekilde dile getirir:“Hapishane kurumu öncelikle bir özne olan insanı nesneleştirmeyi hedef alan yapıdadır. Bunun için de kişiliği sakatlayıcı, benlik imgesini aşağılayıcı teknikler kullanılır. [...] Mahpuslar birbirlerinden tecrit edilir. [...] Kendi evreninden kopmaya mahkum edilmiş demektir.”Işık Ergüden, hapishaneden çıktıktan sonra kendini edebiyat ve çeviri dünyasına adadı. 1990’lı yıllardan bu yana yazdığı makaleler ve eleştiriler, Defter, Kitap-lık, Cumhuriyet Kitap, Hayalet Gemi, Varlık, Sanat Dünyamız, Cogito gibi birçok edebiyat dergisinde ve Gündem gazetesinde yayımlandı. Ergüden, bu süreçte özellikle çeviri alanında büyük bir birikim sağladı.1992 yılından itibaren kendi deyimiyle “alaylılık çerçevesinde” başladığı çeviri kariyerinde, özellikle Fransızcadan yaptığı çevirilerle tanındı. Toplamda 230 civarında eseri Türkçeye kazandıran Ergüden, Louis Althusser, Gaston Bachelard, Alain Badiou, Georges Bataille, Jean Baudrillard gibi Fransız düşünürlerin yanı sıra Michel Foucault, Pierre Bourdieu, Gilles Deleuze gibi filozofların da eserlerini Türk okuyucusuna sundu.MUHABİR - YUSUFHAN KABAKCI
KÜLTÜR - SANAT
Yayınlanma: 24 Ağustos 2024 - 18:58
Bartın hapishanesinde bir yazar
KÜLTÜR - SANAT
24 Ağustos 2024 - 18:58