CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Türkiye’nin bir “cinnet ortamına” dönüştüğünü ifade ederek, son aylarda genç kadınların vahşi cinayetlere kurban gittiğini, cinsel saldırı ve uyuşturucu bağımlılığının hızla arttığını belirtti. Özellikle çocukların her gün istismar mağduru olduğunu dile getiren Bankoğlu, Tekirdağ’da hayatını kaybeden 2 yaşındaki Sıla bebeğin bu ortamın kurbanı olduğunu söyledi.
Bankoğlu konuya ilişkin şunları söyledi:
“Türkiye son aylarda bir cinnet ortamına dönüştü. Gencecik kadınlar vahşi şekilde katlediliyor, kabarık suç dosyaları olan caniler tarafından cinsel saldırılar düzenleniyor, uyuşturucu ve madde bağımlılığı ortaokul sıralarına kadar iniyor, çocuklar hemen her gün istismarın mağduru oluyor. Tekirdağ’da Sıla Bebek işte bu cinnet ortamının kurbanı oldu. Adaletin olmadığı, suçluların af diye bir bir salıverildiği, kimsenin dikkate almadığı torba kanunlara sıkıştırılan maddelerin önlem diye sunulduğu, cezasızlığın artık bir norm haline geldiği ülkede ne yazık ki bu yaşananların da sonu gelmeyecektir.
Gerek partimizin gerek sivil toplum örgütlerinin yıllardan beri çocuk istismarı konusunda hükümete tepkilerine tüm kamuoyu yakından tanıktır. Meclis’te araştırma önergelerimizin tamamı reddedildi. STK’lar ve dernekler düşman ilan edildi, polis şiddetinin açık hedefi haline getirildi. AKP ise bugüne kadar bu suçlar karşısında, sadece kamuoyundan yoğun tepkiler geldiğinde şiddet faillerini “psikopat veya sapık” ilan eden, bu suçların ardındaki politik süreçleri gizleyen bir mantıkla hareket etti. Kadınların ve çocukların en önemli yasal teminatlarından İstanbul Sözleşmesi’nden gece yarısı kararıyla feshedildiği ilan edildi, 6284 Sayılı Yasa başta olmak birçok Kanun ve en temel haklar tartışmaya açıldı. Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin tırmanması, bu hakların ve koruyucu mekanizmaların bertaraf edilmesiyle gerçekleşti. Tam da bu nedenlerle tanık olduğumuz bu şiddet, vahşet ve cinayetlerin sebebi çok açık ve net olarak politiktir. Tüm bu cinnet hali kadın düşmanı zihniyetin, erken yaşta evliliği “küçücüğün rızasına” bağlayan, cinayetlere istismara ve şiddete göz yuman, cezasızlıkla adeta bu suçları teşvik eden siyasi aklın ürünüdür.
Hepimizi derinden yaralayan Narin cinayetinin ardından Meclis’te kurulan araştırma komisyonu öncesinde bizler de çocuk cinayetleri, istismarı ve erken yaşta evliliğe dair sayısız araştırma önergesi sunmuştuk. En son Ekim ayında benim TBMM Başkanlığına sunduğum araştırma önergesi, bu cinayet ve şiddet ortamına yönelik farkındalığın artması ve esas sorunun politik olduğunun ifşa edilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Biz, CHP olarak, kadınların ve çocukların özgür, huzurlu ve güvenli yaşama hakkını savunmaya, bu yönde mücadelemizi sürdürmeye gerek sokakta gerek Meclis’te devam edeceğiz. Geçtiğimiz hafta acı şekilde hayatını kaybeden kadın kardeşlerimize ve Sıla bebeğe Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.”
Bankoğlu’nun 1 Ekim 2024 tarihli araştırma önergesinde şu ifadeler yer aldı:
“2015-2023 yılları arasında "çocukların cinsel istismarı" suçuna ilişkin açılan dosya endeksi ise yüzde 94 arttı. Dosya endeksinin 2015 yılından itibaren 100 olarak kabul edildiği raporda, 2023 yılındaki endeks sekiz yılda 194'e yükseldi. Yıllara göre "çocukların cinsel istismara" maruz kaldığı dosya endeksinde en yüksek oran 2022'de 219 olarak kaydedildi. 2023 yılında "çocukların cinsel istismara" uğradığı iddiasıyla açılan 14.184 dosya hakkında "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verilirken, 14.299 dosya için kamu davası açıldı. Türk Ceza Kanunu (TCK) uyarınca ceza mahkemelerinde kovuşturma evresinde olan toplamda 14.919 dosyanın neticesinde 6.656 mahkumiyet kararında 7.088 sanık mahkum edildi. 6.211 dosyada ise beraat kararı verilirken, bu dosyalarda ise 7.108 sanık beraat etti. 2023 bir önceki yıla oranla "çocukların cinsel istismar" suçuna ilişkin endekste yüzde -4'lük bir gerileme yaşandı ancak 2022 yılında "çocukların cinsel istismarı" suçlamalarında bir önceki yıla göre yüzde 33 artış yaşanmıştı.
İstismarın bir diğer yönünü de erken yaşta çocuk evlilikleri oluşturmaktadır. Özellikle kız çocukları okula gönderilmemekte, ya çalıştırılmakta ya evlendirilmekte ya da mahalle baskısı ile evde tutulmakta, kardeşlerine bakmakta, temizlik yapmaktadır. Erken yaşta evlilikler günümüzün en büyük sorunu olmaya devam etmektedir. Her yıl binlerce kız çocuğu erken yaşta evlendirilmekte, çocuk yaşta evlenen kadınların yarısı ise fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. UNICEF’in çocuk evlilikleri verilerine göre, Türkiye’de şu anda 18-45 yaş arasındaki her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlenmektedir. Çocuk yaşta evlenen her 3 kadından 1’i çocuk yaşta anne olurken, çocuk yaşta evlenen kadınların yarısı ise fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. TÜİK’in "2023 yılı evlenme ve boşanma istatistikleri" verilerine göre ise 16-17 yaş arasında 10 bin 471 kız çocuğu çocuk yaşta evlendirildi. Çocukların büyük bir kısmının kendilerinden yaşça çok büyük erkeklerle evlendirildiği belirlenmiştir. Bu çocukların evlendikleri erkeklerin önceki medeni durumlarına bakıldığında 168’inin boşandığı, 4’ünün ise evlendikleri kadının öldüğü, yani 172’sinin ikinci evliliğinin olduğu görülmektedir. 600’e yakın kız çocuğu 30’la 45 yaşındaki erkeklerle evlendirilmiştir.
“6 Şubat depremlerinin ardından bölgede yapılan araştırmaya göre ise çocuk yaşta evlilik yüzde 21, çocuk işçiliği yüzde 48 arttı. Araştırmaya katılanların yüzde 28’i hane içi şiddetin, yüzde 15’i ise kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddet olaylarının artığını göstermektedir. Tüm bu sorunlara rağmen cinsel istismarın önlenmesi yönünde gerekli koruyucu ve önleyici tedbirler alınmamaktadır. Çocuk istismarına ilişkin istatiksel verilerin düzgün tutulmaması, bu nedenle takibin zorlaşması nedenleriyle önleme ve iyileştirme çalışmaları yapılmasını engellenmekte, etkili bir risk analizi ve vaka yönetimi açısından adli mekanizma içinde bu tür bir veri tabanı ile ilgili düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğu görülmektedir. Önleme çalışmalarına ilişkin olarak da ciddi eksiklikler bulunmakta, ne yazık ki sağlıklı ve etkin olarak istismarın önlenmesine ilişkin bir politika ya da eylem planı mevcut değildir.
Gerçekleşmiş vakalarda ise mahkemelerin “iyi hal” ve “saygın tutum” gibi gerekçelerle indirim uygulaması, birçok yerde Çocuk İzlem Merkezlerinin bulunmaması, çocuklarla yapılan görüşmelerde pedagog bulunmayışı, bir çocuğun beş defa muayeneye gönderilerek çocukların daha çok travmatize edildiği örneklerine sıkça rastlanmaktadır. Tüm bu bilgiler ışığında çocuklarımızın ruh ve beden sağlıklarının korunması, çocuğun yüksek yararının gözetilmesi amacıyla çocuklara yönelik cinsel istismarın nedenleri ve sonuçlarının araştırılması, bu konuda gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasa’nın 98’inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.”
Haber Merkezi